27 Ekim 2010 Çarşamba

6-Tatile Git! Mutlu Ol!

Fırsat bu fırsattır, 3 günlük bir tatil...Hava şartları pek bizden yana olmasa da gide-ce-ğiz... Yağmurlu da olsa Akdeniz güzel olacaktır...Serin Akdeniz akşamlarını kumsalda yıldızların altında, 3 gün İstanbul'un ve iş yaşamının keşmekeşinden uzakta keyifli ve huzurlu geçirmek...

İnsanın enerji depolayıp kendini şarj etmesi için süper bir olanak...

Antalya-Kemer
Tatile Gitmek için zaman ayır, fırsat yarat, yılın hangi zamanı olursa olsun! Kendine birazcık da olsa zaman ayır ve kendini şımartmaya bak. Süresi önemli değil bazen 2 günlük haftasonu veya günübirlik tur bile yeter. Sadece gözünü karart ve karar ver! ve seç!

Kendini şarj et!

18 Ekim 2010 Pazartesi

5-YAZ, Yazdığını Yayınla! Mutlu Ol!

Oldum olası haşır neşirimdir yazmakla..İlk ne zaman yazmaya başladığımı ben bile hatırlamıyorum...

Ama neyin ilk itici gücü oluşturduğunu çok iyi biliyorum...Babamın ben 7 yaşındayken bankadan eve getirdiği ve benim odama koyduğu daktilo... o siyah daktilo...evet o siyah daktilo, ranzanın yanındaki kahverengi masada yerini almış ve ilk olarak Pamuk Prenses masalının bir de benim elimden kağıda dökülmesine sahne olmuştur. Kaç saatte o masal yazıldı, kaç tane kağıt israf edildi, ne siz sorun ne ben söyleyeyim:)

Yaş ilerledikçe, yazdıklarını somut olarak elde tutmak istiyor insan...sağda solda her küçük kağıtta iliştirilmiş hikaye başlangıçları, şiirler, araştırmalar, anılar, çeşitli defterlerde yerini almış koca koca yazılar... hepsi somut olarak varlıklarını sürdürsünler o yaşanmışlıklar...

böyle bir manevi tatmin yok...yaratma gücüne eşdeğer benim gözümde... kalemle kağıdın sevişmesinden doğan o çocuk, ortaya çıkan eser paha biçilemez... eline alıp sayfalarını çevirmek, yeni basılmış kitap kokusunu içine çekmek ise bambaşka... o nedenle basmalı yazdıklarını bir yerden sonra... kendin için yazmalı, insanlar için yazmalı, kendin için ve yine paylaşımcıların için basmalı, yayınlamalı...

o duygular paylaşıldıkça çoğalmalı, anılar o "an"da takılıp kalmadan sonsuza asılmalı, nefes alıp vermeli, tekrar yaşanmalı... unutulmamalı...

iz bırakmalı...

*****

80'LERDE ÇOCUK OLMAK TÜM KİTAPÇILARDA!!!







Kapak ve basın metnimizi Facebook'ta, Twitter'ınızda, web sitenizde-blogunuzda ve mail yolu ile arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz! 

Geri sayım başladı :) 

Kitabımız ilk olarak TÜYAP'ta okur karşısına çıkacak, ayrıntlı bilgi www.yitikulke.com 'da

***

"80'lerde Çocuk Olmak" kitabının kapak arkası ve basın tanıtım metni şöyle:

Bu sadece bir kitap mı? Hayır! Bu kitap, canlı bir şey! Yaşayan tarihin ta kendisi! Dikkatle, özenle okuyun...

80’lerde Çocuk Olmak, hem bir kitap ismi, hem de bir kuşağın en büyük özlemlerini, yaşanmışlıklarını içinde barındıran yolculuğun özel ve güzel adı. Bu kitapta bir araya gelmiş 90 kadar yazar var. 1980’lerde çocuktu onlar... Hepsi aynı kuşaktan… Sayfalarda gizlenen anılarda herkes kendinden bir şeyler buluyor. Fazıl Say’dan Gürgen Öz’e, Eylül Duru’dan Bülent Çolak’a, Onur Behramoğlu’ndan Erdem Aksakal’a, Göksel Bekmezci’den Ahmet Büke’ye, Barış Müstecaplıoğlu’ndan Yiğit Değer Bengi’ye dek, adları buraya sığmayacak onlarca yazar ve sanatçı bu kitap için çocukluklarını, anılarını, aşklarını, oynadıkları oyunları, 1980 darbesinin kendilerinde ve ailelerinde bıraktıkları kara tortuyu, yüzlerce ayrıntıyı bazen bir çocuk, bazen bir yetişkin gözüyle kaleme aldı. Yaklaşık üç yıllık bir çalışma sonucu doğan 80’lerde Çocuk Olmak kitabı, her kuşağın el kitabı olacak nitelikte. Dönemin pembe dizileri, ünlü oyuncuları, en çok izlenen çizgi filmleri, mahalle abileri, sokak kavgaları ve oynanan unutulmaz oyunlar, atari salonları, fırlamalıklar ve ergenliğe geçiş hikâyeleri, birbirimizle konuşurmuş gibi doğal bir şekilde anlatılıyor. Evet, bizler büyüyoruz ama çocukluğumuz ve yaşanmışlıklar orada öylece duruyor. Yolculuğumuza siz de katılın...

Kitabımızı 80’lerin aydın insanlarına, halk kahramanlarına, üniversite gençliğine ve 80’lerde doğup kaybettiğimiz tüm çocuklara ithaf ediyoruz. 

Kadir Aydemir’in yayına hazırladığı bu kitap ayrıca anlamlı bir doğum günü hediyesi. 80’ler çocuklarının hiç yaşlanmadığının, hep çocuk kalacağımızın bir ispatı... Bu yıl, Türkiye sanal âleminin en eski ve köklü şiir-edebiyat sitelerinden Yitik Ülke’nin(www.yitikulke.com) 10. yaşını kutlarken, bu kitapla, anılarına sahip çıkan herkesin de doğum gününü kutluyoruz.

Bu toplum belleksiz değil! Bizler de unutmadık ve yazdık!

Yaşasın 80’lerde çocuk olmak!

“80’lerde Çocuk Olmak” kitabında yazılarıyla, anı ve anlatılarıyla yer alan 80’lerin çocukları:

Yeşim Ağaoğlu, Onur Akbudak, Alper Akdeniz, Erdem Aksakal, Neyran Savaşman Akyıldız, Çiğdem Aldatmaz, Figen Alkaç, Sema Aslan, Hürcan Âşık, Mustafa Atapay, Kadir Aydemir, Eda Aytekin, Nil Esra Başaran, Ezgi Başkır, Suat Başkır, Barış Behramoğlu, Onur Behramoğlu, Göksel Bekmezci, Sinem Bengi, Yiğit Değer Bengi, Ersan Bengisu, Hasip Bingöl, Ahmet Büke, Elmira Cancan, Gökçenur Ç., Şebnem Çağlayan, Tunca Çaylant, Kader Çekerek, Serdar Çekinmez, Murad Çobanoğlu, Bülent Çolak, Elçin Demiröz, Özge Ç. Denizci, Ömer Faruk Dizdar, Eylül Duru, Galip Dursun, Sine Ergün, Azim Raşit Ersoy, Elif Savaş Felsen, İdil Giray, Pınar Gözpınar, Nilay Sağ Gülalp, Eda Günay, Koray Günyaşar, Yasemin Gürkan, Sanem Güven, Nefin Huvaj, Aydın İleri, Necla İret, Deniz Yalım Kadıoğlu, Gülay Kalkan, Bekir Arslan Kopuz, Ulaş Kurugüllü, Ahmet Küçükkayalı, Ece Erdoğuş Levi, Barış Müstecaplıoğlu, Engin Neşeli, Pınar Nurhan, Pelin Onay, Esra Ovalı, Yaprak Öz, Gürgen Öz, Şahin Özbay, Özlem Özyurt, Hatice Topal Özçoban, Nilüfer Özgeren, Sedef Özkan, Erol Özyiğit, Murat Prosciler, Tomris Sakman, Fazıl Say, Hakan Sim, Güray Süngü, Melih Süsleyen, Müjgan Şah, Melike Aslı Şahinsoy, Ümit Şener, Seda Tansuker, Filiz Tanya, Erkut Tokman, Alper Turgut, Murat Türkücüoğlu, Serkan Türk, Papyon Tayfun Türkkan, Ferhat Uludere, Gül Yaşartürk, Özlem Yıldız, Hande Yöremen, Zeynep Zişan ve Güncem Topçu.

Kapak tasarımı Savaş Çekiç ustamıza aittir...

8 Ekim 2010 Cuma

4-Bir Hayvan Besle! Mutlu Ol!

Mantar 20 günlük

Perdelerinizin, koltuklarınızın veya halılarınızın iplik iplik olduğu, sökülmeye yüz tuttuğu bir durum yaşatır evde beslenen kedi. eve yeni bir koltuk almak istersiniz, alamazsınız nasılsa aynısı ona da yapılacaktır 10 gun içerisinde eski koltuğunuza eşdeğer bir koltukla karşılaşacaksınızdır. alırsınız bu kez üstünü örtüyle örtme gereği duyarsınız, yenidir ya kıyamazsınız. örtü bir ay kadar ancak dayanır. kedinizin bu tip konulara karşı niye bu kadar duyarlı olduğunu anlayamazsınız. tonlarca para verip tırmalama tahtaları, oyuncakları alırsınız yüzüne pek bakmaz, gidip koltukla savaşmalıdır o...


Şuh Mantar


ama kendini halının püskülüne kaptırdığında veya koltuğa tırnağı takıldığında deliler gibi zıplayıp atlamasını, evin içinde bir oraya bir buraya uçmaya başlamasını veya yere düşen bir kağıt parçasıyla (sinek, böcek olayına hiç girmiyorum) saatlerce keyiften dört köşe oynamasını izlemek sizi ne kadar üzgün de sıkkın da olsanız gülümsetmeye yeter. bazen kahkahalarla gülersiniz muzurluklarına... sonra yorulur, gelir üzerinize yayılır. yüzünüze bakmaya elinizi saçınızı yalamaya başlar. o an kutsal bir andır işte. sarılıp onu içinize sokmak istersiniz bazen..küçücük burnunu öpersiniz...bambaşka bir duygudur kedi sahibi olmak.. bambaşka..

Sofistike Mantar Kitaplığın çevresinde pozlarda:)


Kızım artık 3 bucuk yaşında...

1 Ekim 2010 Cuma

3.- Ailene Zaman Ayır, onlar hep önce gelir:) Mutlu Ol!

sister power:)



Kardeşim taa uzaklardan beni ziyarete gelmiş, tabi ki gün ona zaman ayırma günü... küçük kardeşler hep aynıdır abla veya abilerinin gözünde...hep kardeştirler, hep küçüktürler...kocaman olsalar da boyu posu, kilosu sizi geçse de, yaşları kemale erse de küçük kardeş hep kardeş, hep de küçüktür işte... 

Kimi zaman sıkılırlar onları fazlasıyla koruyup kollamanızdan...ama bilmezler ki siz eski küçük abla/abi değilsinizdir artık...yaş ilerledikçe siz daha fazla duygusal, daha bir abi, daha bir abla olursunuz..zaman bir korkudur bazen... küçük kardeşe daha sıkı sarılmak onu daha fazla kollamak, görüp geçirdikçe onun daha da iyisini yaşaması için yol gösterici olmak istersiniz, ve gitgide daha da büyürsünüz..ve siz zaten hiçbir zaman ailenin en küçüğü olmamış olduğunuzdan otomatik bir koruma içgüdüsüne sahipsinizdir.

malesef CTS günü de çalışmak zorundayım oysa 2 günlüğüne gelmiş kardeşle takılmak için müthiş elverişli birgün olacaktı planda... neyse Pazar günü attraksiyonları bizi bekler, ayrıca daha 2 gecemiz de var...

Kardeşimle vakit geçirmek-hele uzunca bir aradan sonra- süper olacak. İnsanın ailesi tek gerçeği bu dünyada...en çıkarsız seveni, en çok kendini vereni... ona göre kıymet bilmeli...bu dünyadayken yeteri kadar vakit ayırmalı ki sonra "keşke"ler kapınıza üşüşmesin...

benden söylemesi..

sisters Rock!!!!!!!


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...