21 Ocak 2011 Cuma

11- ANI YAŞA! ANIN TADINI ÇIKAR! Mutlu Ol!

Yesterday is history
Tomorrow is a mystery
And today is a gift
That is why it is called "present"..

Kung-fu Panda'da yaşlı kaplumbağa Usta Oogway söylüyordu bu alıntı sözü... Çok beğendiğim bir animasyon filmdi Kung-fu Panda..yakında 2.si gelecek sinemalara..

İlgili resim

"An"ların önemini kendileri geçmişe karışıp, iş işten geçtikten sonra fark ediyoruz maalesef. Filmde de yapılan o önemli alıntıyı hiçbir zaman unutmamak gerekir aslında. İngilizcesi daha anlamlı oluyor. Çünkü birçok kişinin bildiği üzere,  "present" hem hediye hem şu an anlamına geliyor ingilizcede.

Kimi zaman geçmişin bir yerinde asılı kalır, hayatımıza devam edemeyiz. Sürekli geçmişte yaşar, geri dönmeye çalışırız. Aslında farkedemeyiz o an itibariyle yaşamımızı da askıya aldığımızı... "An" biz geçmişe bakarken bitmiş, o da geçmiş oluvermiştir işte...arada an"lar kaçtığı gibi geleceğimizden de çalmışızdır yine...sonra kapı çalmadan geliverirler yitirilişlerin beklenen konukları olan "keşke"ler. Ah keşke demenin ise pek de bir faydası kalmaz artık..."Keşke o anımı daha iyi değerlendirseydim"..

Bazen de gelecek kaygısı bürür gözümüzü, tüm benliğimizi kaptırıveririz fani yaşamın keşmekeşine... Geleceğimizi garanti altına almak dürtüsüyle çalışırız deliler gibi durmadan, bıkmadan usanmadan... Gözümüz kimi zaman ne ailemizi, ne arkadaşlarımızı görür, ne kendimizi ne de elimizden kayıp giden yaşamı... Geleceğimizi inşa etmeye çalışırken yine farkına varamayız ki geleceğimizi bir yandan yaşamaya devam ediyoruz anlarımızın üzerine basılıp yükselmeye çalışarak...ayağımızın altında kalan "an"lar ise yine yok olup gitmiş ileriye bakmaya çalışırken...

"An"ımız geleceğimiz olmuş bu kez de, ve gelecek de gitmiş elimizden yine...düşünmekten, çabalamaktan yorgun düşmüşüz anlayamamışız o anda yaşamanın önemini... 

Hayat garip bir yolculuk...bazen çok hakimizdir elimize verilmiş yaşama, bazen de olaylar gelişir etrafımızda bize sormadan, gizli bir el bu oyunu yönetirmişçesine... istersiniz müdahelede bulunmayı ama eliniz kolunuz bağlanmıştır bir kere...

Yarının garantisinin hiçbir zaman olmadığı bir düzende sahneliyoruz bize biçilmiş rolleri... Bir bakıyorsunuz varsınız ve bir dolu planlar yapıyorsunuz geleceğe dair, bir bakıyorsunuz yok... 

Buradaki zamanın kısıtlı olduğunu bilerek ona göre yaşadığımız anın tadını çıkarmaktan yanayım hep. Ne olmuş bitmiş şeylere, ne de olacaklara takılıp kalmanın anlamı yok. Bize düşen sadece,"şimdi"yi hakkını vere vere yaşamak...Tadını doyasıya çıkarmak... Mutluluk tomurcuklarını serpmek elimizden geldiğince etrafa..Bu dünyada her yaşanan şey insanın yanına kar kalıyor... ve günün birinde mavi kelebek sadece uçuuup gidiyor...


13 Ocak 2011 Perşembe

10-Mutluluk Şarkınızı Dinle!! Mutlu Ol!


Bazı özel anlar vardır sadece özel şarkıların anlatabildiği...

Saybia'nın The Day After Tomorrow'u benim için özel olanı...Ama official videosu ile değil de bir okul projesi için öğrencilerin yaptığı video klibiyle:)

Her dinlediğimde aynı ana geri dönüyor, aynı mutlulukları tekrar tekrar yaşıyorum...

Please tell me why do birds
Sing when you're near me?
Sing when you're close to me?
They say that I'm a fool
For loving you deeply
Loving you secretly

But I crash in my mind
Whenever you are near
Getting deaf, dumb and blind
Just drowning in despair
I am lost in your flame
It's burning like the sun
And I call out your name
The moment you are gone

Please tell me why can't I
Breathe when you're near me?
Breathe when you're close to me?
I know you know I'm lost
In loving you deeply
Loving you secretly
Secretly

But I crash in my mind
Whenever you are near
Getting deaf, dumb and blind
Just drowning in despair
I am lost in your flame
It's burning like the sun
And I call out your name
The moment you are gone

Tomorrow
I'll tell it all tomorrow
Or the day after tomorrow
I'm sure I'll tell you then

Well I crash in my mind
Whenever you are near
Getting deaf, dumb and blind
Just drowning in despair
I am lost in your flame
It's burning like the sun
And I call out your name
The moment you are gone
The moment you are gone

11 Ocak 2011 Salı

9-SABRET! Mutlu Ol!

Mutluluğa giden yolda en önemli erdemlerden biridir sabır... Tıpkı Gretchen'ın da anlattığı ve kendi hayatında uygulamaya çalıştığı gibi, olaylar karşısında daha sakin kalmayı başarabilmek ve beklemeyi öğrenmektir önemli olan. Bazen olması gereken şeyler hemen olmaz, gelmesi gereken kişiler hemen gelmez, aramasını istedikleriniz hemen aramaz....Beklersiniz telefon çalsın, kapı çalsın ama hemen olsun hemen!! Olmuyor mu? "o zaman zorlamalıyım, ben oldurmalıyım" dersiniz... bazen birşeye asılmak tutup çekip almak belki en iyisi gibi gelir....bazen bu doğrudur da... ama bazen de yanlış... herşey için doğru bir zaman vardır...ve o doğru zaman elbette gelecektir... Eğer siz elinizden geleni yapmışsanız, ve ben gerçekten elimden geleni, hatta fazlasını yaptım ama niye olmuyor diyorsanız, o zaman bırakıp bekleme zamanıdır...Artık rahatlayıp kenara çekilebilir, karşınızdaki kişiye, olaya veya beklentiye de biraz olsun söz hakkı tanıyabilirsiniz... 

Sabretmeyi öğrenmek gerekir. Her zaman istemek ve inanmak çok önemlidir ancak her şey bizim istediğimiz gibi ya da istediğimiz zaman olmayabilir. Bu süreçte sabretmek en sonunda beklenen şeyin değerini de arttırır. Böylece kavuşma anında yaşanan mutluluk da ikiye katlanır... Bu yolda yaşanılan her diğer gerçek, zaten öğrenmemiz gereken şeylerden sadece birkaçıdır. Böylece tek bir mutluluk yerine birçok küçük mutluluklar yaşanmış olur. 


***

     There art two cardinal sins from which all others spring: Impatience and Laziness.
Franz Kafka

 If I have ever made any valuable discoveries, it has been owing more to patient attention, than to any other talent.
Isaac Newton

How poor are they who have not patience! What wound did ever heal but by degrees.
William Shakespeare

Have courage for the great sorrows of life and patience for the small ones; and when you have laboriously accomplished your daily task, go to sleep in peace. God is awake.
Victor Hugo
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...